Geçiş ekonomiler
Eski Sovyetler Birliği’ne üye ülkeler ve Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin ortak özelliği planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçiş sürecinde bulunmalarıdır.
Bilindiği gibi, uygulama bakımından ekonomik sistemler, genel olarak bir uçta tamamen devlet mülkiyetinin olduğu ve fiyatlar kaynak dağılımı ve kaynak etkinliği kararlarının tamamen merkezi bir otorite tarafından verildiği “Merkezi Planlama Ekonomileri”. Diğer uçta bu kararların tamamen piyasa tarafından verildiği ve özel mülkiyet ve teşebbüsün tam anlamıyla egemen olduğu “Piyasa Ekonomileri”.Ve 1930’lu yıllardan itibaren yaygın bir uygulama alanı bulan Keynesyen analizlere dayanan “Karma Ekonomiler” şeklinde sınıflandırılmaktadır.
1940’lı ve 1950’li yıllarda, Karma Ekonomik Sistem’in yaygın bir şekilde uygulanışından sonra, 1960’lı yılların sonlarından itibaren Piyasa Ekonomileri’ne dönüşüm Neo-Klasik bir çerçevede sürdürülmüştür. 1980’li yılların sonlarında merkezi planlama ekonomilerinin piyasa ekonomilerine dönüşümü çerçevesinde değerlendirmek gerekmektedir.
Geçiş veya planlı ekonomiden piyasa ekonomisine dönüşüm, 1990’ların başında politik sistem olarak komünizmin çöküşü ve SSCB’nin dağılması ile ortaya çıkmıştır.
I. Geçiş Ekonomisi Kavramı
Geçiş ekonomisi ile kastedilen husus, bir ülkede mevcut üretim tarzını, rakipleri ile rekabet edememesi dolayısıyla kısmen veya tamamen çökmesi neticesinde kurumsal yapısının değişmeye zorlanmasıdır. Diğer bir ifade ile sosyalizmden veya karma ekonomiden piyasa ekonomisine geçiş sürecedir. Geçiş sonucunda ekonomik yapı ile üretici ve tüketici davranışlarında temel değişmeler gözlenmiştir[1].
II. Geçiş Ekonomiler’ De Eski Sistemin Genel Özellikleri: Kapalı bir ekonomik sistemden yeni çıkan geçiş ülkelerinde, planlı sistemin yapısından kaynaklanan sorunlar nedeniyle, ekonomik etkinlik için piyasa ekonomisi uygulaması karşısında başarısız olmaları doğal karşılanabilir.
Eski sistemin genel özellikleri[2]